Planet X

Hepimiz, okullarda bize öğretilen ilk sekiz gezegeni biliyoruz ya da en azından bir yerlerde duymuşuzdur. Bu gezegenler sırasıyla Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün’dür. Bu gezegenlerin Güneş’e olan uzaklıklarına baktığımızda, en yakında Merkür, en uzakta ise Neptün bulunur. Dünya ise bu sıralamada 3. gezegendir.

Bu uzaklıkları zihninizde canlandırabilmeniz için şöyle bir örnek verebilirim:

- Dünya’dan Mars’a ışık hızıyla gitseydik yaklaşık 1 saniye sürerdi.

- Güneş’e en yakın gezegen olan Merkür’e ise ışık hızında yol alsaydık yaklaşık 3 dakika sürerdi.

Bu örnekler, gezegenlerin birbirlerine olan mesafelerini az çok gözünüzde canlandırmanıza yardımcı olabilir. 

Şimdi ise bize ve Güneş’e en uzak gezegen olan Neptün’e gidelim. Işık hızında Dünya’dan Neptün’e ulaşmamız yaklaşık 4.5 saat sürerdi. İşte bahsettiğimiz uzaklıklar bu kadar büyüktür.

Fakat bizim için asıl önemli olan, bize öğretilen bu sekiz gezegenin dışında bilim insanlarının var olabileceğini düşündüğü, hakkında şüphe duyduğu 9. gezegen, yani “Planet X”tir.


Planet X, iç Güneş Sistemi dışında, Kuiper Kuşağı’nın da ötesinde bulunduğu düşünülen ve bilinen cüce gezegenlerden farklı bir yapıya sahip olduğu öne sürülen varsayımsal bir gezegendir. Ondan önce, size Neptün’ün ötesinde bulunan ve okullarda genellikle öğretilmeyen Kuiper Kuşağı ötesi cüce gezegenleri sırasıyla hatırlatayım: Makemake, Haumea, Eris ve Sedna. Bu cüce gezegenler, Güneş’e Neptün’e kıyasla yüzlerce kat daha uzaktadır.

Öyle ki, Sedna’nın Güneş’e en uzak olduğu konumda, Güneş’ten Sedna’ya ışık ulaşma süresi ortalama 5.4 gündür. Hatırlarsanız Güneş’e en uzak gezegen olan Neptün’e bile ışık ancak 4.5 saatte ulaşabiliyordu. Bu uçsuz bucaksız mesafeleri düşündüğümüzde, Sedna gibi aşırı uzak cüce gezegenlerin bile ötesinde bulunduğu varsayılan, bilim insanlarının “Planet X” adını verdiği bu henüz keşfedilmeyi bekleyen gezegen nedir?

Planet X ismi, tarih öncesi çağlardan beri insanların ilgisini çeken ve birçok kişinin zihnini meşgul eden bir gezegendir. Hatta bazı insanlar, bu gezegende yaşayan canlıların belirli dönemlerde Dünya’ya geldiklerine, insanlığa yardım ettikten sonra geri döndüklerine inanır. Bu inanç, Planet X’in yörüngesinin diğer gezegenler gibi dairesel değil, uzun ve eliptik bir yapıda olduğu teorisine dayanır. Bu nedenle Planet X’in Güneş Sistemi’ne her 10.000 ila 20.000 yılda bir girdiği öne sürülür. Bu süreçte orada yaşadığına inanılan canlıların Dünya’yı ziyaret ettiği, gezegen tekrar uzaklaştığında ise geri döndükleri iddia edilir.

Bunun da ötesinde, bazı kişiler Mısır piramitlerinin yapımında bile bu gezegenden geldiği iddia edilen Anunnakilerin rol oynadığını düşünür. Bu canlıların Planet X’te yaşadıkları ve belirli periyotlarla Güneş Sistemi’ne girdikleri öne sürülür. Elbette bu ve benzeri birçok teori bulunmaktadır; ancak bunların gerçeklik payı tartışmalıdır.

Günümüzde daha bilimsel açıdan kabul gören görüş ise şudur: Planet X’in varlığı muhtemeldir, fakat henüz keşfedilmemiştir. Bilim insanları, Neptün’ü bulurken kullandıkları matematiksel yöntemleri aynı şekilde Planet X’i bulmak için de kullanabileceklerini düşünüyorlar. Çünkü bu kadar uzak bir gezegeni günümüz teleskop teknolojisiyle doğrudan gözlemlemek neredeyse imkânsızdır. Bu yüzden Planet X’in keşfi, büyük ölçüde matematiksel hesaplamalar ve diğer gezegenlerin yörüngelerindeki küçük anomalilerin analizine dayanacaktır.


Bunların ötesinde, Planet X’in ortalama kütlesinin Dünya’nın yaklaşık 10 katı olabileceği ve muhtemelen katı bir yüzeye sahip bir süper Dünya sınıfında yer alacağı düşünülmektedir. 20 Ocak 2016’da Caltech araştırmacıları Konstantin Batygin ve Michael E. Brown, bu gezegenin olası yörüngesini matematiksel yöntemlerle hesapladılar ve böylece Planet X’in varlığına dair en güçlü bilimsel kanıtları ortaya koyan ilk insanlar olarak tarihe geçtiler.

Sonuç olarak, Planet X hâlâ şüphelere dayanan varsayımsal bir gezegen olsa da, yakın gelecekte bu gezegenin keşfedilmesi mümkün görünmektedir. Elbette bu gezegende yaşam olup olmadığı ya da ileri sürülen tüm bu iddiaların yalnızca teoriden mi ibaret olduğu konusu belirsizdir. Bu soruların cevabını ise zaman bize gösterecektir.

 ✍ Yazar: Ahmet Kerem DAVUT "Tapu ve Kadastro 1. Sınıf Öğrencisi"