image/svg+xml
image/svg+xml

BAŞKASININ DÜŞÜŞÜNDEN KEYİF ALAN TUHAF DUYGU

 Hayat inişlerle çıkışların iç içe geçtiği bir yolculuk. Bazen başarılarımızla gururlanır, bazen de zorluklar karşısında destek ararız. Ancak ne yazık ki, bazı insanlar kendi içlerindeki boşluğu başkalarının talihsizlikleriyle doldurmaya çalışır. Onlar için başkasının mutluluğu bir tehdit, acısıysa adeta bir teselli kaynağıdır.

Bu yazıda, işte tam da bu karanlık eğilimi ve altında yatan psikolojik dinamikleri birlikte keşfetmeye çalışacağız.,

Kıskanmak İnsanidir, Ama...

 Çevremizde başarılı birini gördüğümüzde hissettiğimiz kıskançlık aslında oldukça doğaldır. Ancak Sigmund Freud’un da vurguladığı gibi, bastırılmış arzular ve yetersizlik duyguları, bu duyguyu yıkıcı bir hale dönüştürebilir. Başkasının başarısını kendi eksikliklerimizin aynası gibi görmek, içimizde öfke ve hınç yaratabilir. Rekabet sağlıklı bir motivasyon kaynağıyken, bu duygu başkasının başarısızlığını dilemeye evrildiğinde ise, kendi gelişimimizi baltalayan zehirli bir düşünce şekline bürünür. Unutmayalım, başkasının ışığını söndürmek bizim karanlığımızı aydınlatmaz.

“Ben Daha İyiyim” Yanılgısı

 Bazen başkalarının yaşadığı sorunları büyütmek, kendi dertlerimizi önemsizmiş gibi göstererek geçici bir rahatlama yaratabilir. "En azından benim başıma gelmedi" demek, kısa vadede huzur verse de, bu sahte bir iyilik halidir. Başkalarının acısını kendi içsel tatminimiz için kullanmak, empati yetimizi köreltir. Oysa empati, insan olmanın en değerli yapı taşlarından biridir. Başkasının acısına duyarsız kalmak, bizi yavaş yavaş kendi insanlığımızdan uzaklaştırır.

Rekabet mi, Düşmanlık mı?

 Dozunda yaşanan rekabet, bizi daha iyisini yapmak için motive eder. Ama bazı insanlar için bu, birini alt etmek ve onun düşüşünden zevk almak anlamına gelir. Bu, artık sağlıklı bir rekabet değil; düpedüz düşmanlıktır. Oysa gerçek başarı, başkasının düşüşünü izlemekten değil; onunla birlikte ayağa kalkmaktan geçer. Hepimiz aynı hayat sahnesindeyiz, biri düştüğünde sadece o değil, aslında hepimiz bir şeyler kaybederiz.

Onay Arayışının Karanlık Yolu

 Kendini değersiz hisseden bazı insanlar, başkalarını eleştirerek kendi yetersizliklerini gizlemeye çalışırlar. Sürekli bir onay arayışı içinde, başkalarının hatalarını büyüterek bir üstünlük illüzyonu yaratırlar. Ama bu, sağlam bir özgüvenin değil; kırılgan bir benliğin göstergesidir. Gerçek özgüven, başkalarını yargılayarak değil, kendimizi geliştirerek ve kendi gücümüze inanarak inşa edilir.


Empatiyi Yeniden Hatırlamak

 Bu olumsuz duygularla başa çıkmanın ilk adımı, kendimize dönüp bu duygularla yüzleşmektir. Başkalarının mutluluğu neden bizi rahatsız ediyor? Neden bazen birinin acısından haz alıyoruz? Bu soruları dürüstçe kendimize sormak, farkındalık yaratır. Ardından, empati kaslarımızı tekrar çalıştırmalıyız. Bir başkasının sevincini paylaşmak, acısını anlamaya çalışmak; bizi daha olgun, daha insani bireyler haline getirir.

Gerçek mutluluk, başkalarının mutsuzluğu üzerine kurulmaz. Kendi başarılarımızla gururlanmak, başkalarının sevinçlerine ortak olmak ve zor zamanlarında destek olmak bize gerçek anlamda tatmin ve iç huzur sağlar. "Oh olsun" demeyi bırakıp, "Yanındayım" demeyi öğrenmek; hem kendimize hem de çevremize yapabileceğimiz en büyük iyiliktir.

Hayatın asıl zaferi, başkalarının düşüşünü izlemek değil; birlikte ayağa kalkabilmektir. Belki de biraz daha empati ve anlayışla, o karanlık “oh olsun” duygusundan sonsuza dek kurtulabiliriz.

Yazar: Buse Saraç (Tapu ve Kadastro 2. Sınıf Öğrencisi)