image/svg+xml
image/svg+xml

Diller Nasıl Ortaya Çıktı?

   
   Evrimin uzun ve zorlu süreci boyunca, diğer canlılar üzerinde üstünlük kurmamızı sağlayan en önemli unsurlardan biri dildir. Diller, bilgi aktarma ihtiyacımızın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. İnsanları diğer canlılardan ayıran bu nadir özellik, bizi sosyal ve entelektüel anlamda daha ileriye taşımıştır. Elbette her hayvanın kendine özgü bir iletişim sistemi vardır; ancak bu sistemler, insan dili kadar karmaşık ve derinlemesine bilgi aktarımına olanak tanımaz. Örneğin, bir kedi dedikodu yapamaz ya da geleceğe dair planlarını başka bir kediyle paylaşamaz.

İnsanlar, dil konusunda son derece yetkindir. Ancak bu yetkinlik, aynı dili konuşan bireyler arasında anlam kazanır. Zaman zaman dilimizi kullansak bile, kendimizi tam olarak ifade edemediğimiz durumlarda devreye beden dili, jestler ve mimikler girer.

Efsaneler ve Mitlerden Doğan Diller

   Peki, bu kadar farklı ülkede, bu kadar çok dil nasıl ve neden evrimleşti? Dillerin kökenine dair birçok efsane ve mit, farklı kültürlerin bu gizemi açıklama çabasının bir yansımasıdır.

Hindu inanışına göre, tüm diller Tanrıça Vak tarafından doğurulmuştur. Sanskritçe, bu doğumun ilk meyvesi olarak kabul edilir. Burada "doğurma" fiili, tanrının dili yaratmadığını, aksine canlı bir varlık gibi dünyaya getirdiğini ifade eder. Bu da dilin yaşayan, gelişen bir organizma olarak görüldüğünü gösterir.

Tevrat'a göre ise, Tanrı, Adem'in yasak elmayı yemesiyle işlediği günahın cezası olarak insanları farklı dillere ayırmıştır. Bu dil ayrımı, insanların birbirini anlayamamasına ve zamanla çatışmalar yaşamasına yol açmıştır.

Amerika kıtasındaki Aztek inanışına göre, büyük bir tufandan sonra Kokkos adında bir erkek ve Kosi Ketsal adında bir kadın, bir ağaç kabuğu üzerinde hayatta kalır. Karaya ulaştıklarında, konuşamayan birçok çocukları olur. Bir gün, bir güvercin gelerek bu üç kişiye üç farklı dil öğretir. O günden sonra birbirlerini anlayamazlar. Aztekler, bölgelerinde konuşulan üç farklı dilin bu şekilde ortaya çıktığına inanır.

Benzer şekilde, Tikuna halkı, insanların bir zamanlar tek bir kabile olduğunu ve aynı dili konuştuklarını düşünür. Ancak bir gün, kabileden biri iki sinekkuşu yumurtası yer ve bu olay, insanların dört bir yana dağılarak farklı diller konuşmasına neden olur. Yunan mitolojisinde ise, tanrıların habercisi Hermes, insanlığa farklı diller getiren tanrı olarak bilinir. Görüldüğü gibi, farklı kültürlerde dillerin kökenine dair pek çok mit ve efsane anlatılır.


Dilin Kökeni: Bilimsel Teoriler

   Dillerin nasıl ortaya çıktığına dair bilimsel yaklaşımlar da mitler kadar çeşitlidir. Süreklilik teorisi, dilin bir anda değil, zamanla evrimleştiğini savunur. Bu teoriye göre, dilin bugünkü karmaşıklığı, atalarımızın kullandığı ilkel iletişim sistemlerinin yavaş yavaş gelişmesiyle mümkün olmuştur.

Buna karşılık süreksizlik teorisi, dilin insan evrimi sırasında aniden ortaya çıktığını öne sürer. Dil, diğer canlıların iletişim biçimleriyle karşılaştırılamayacak kadar benzersizdir ve bu nedenle bir evrim sürecinin değil, ani bir zihinsel dönüşümün sonucu olmalıdır.

Bazı teoriler dili, doğuştan gelen ve genetik olarak kodlanmış bir yetenek olarak kabul ederken, diğer yaklaşımlar dili, sosyal etkileşim yoluyla öğrenilen kültürel bir sistem olarak görür. Dilbilimciler ise dilin, toplumsal dönüşümlerin bir sonucu olarak geliştiğini savunur. Bu dönüşüm, insanlar arasındaki güvenin artmasına ve dilsel yaratıcılığın serbest kalmasına olanak tanımış olabilir. 
Henüz bilim insanları, dilin kökenine dair tek bir teori üzerinde uzlaşmış değil. Yazılı tarih, insanlık tarihiyle kıyaslandığında oldukça yeni olduğundan, dilin ilk kez nasıl ortaya çıktığını asla kesin olarak bilemeyebiliriz.

Diller Nasıl Çeşitlendi?


   Dillerin çeşitlenmesine dair bir diğer önemli görüş, Kaliforniya Üniversitesi'nden dilbilimci Johanna Nichols'a aittir. Nichols, 1998'deki çalışmalarında, dillerin en az 100.000 yıl önce çeşitlenmeye başladığını öne sürmüştür. Bu tahmin, her ne kadar tüm bilim camiasında kabul görmese de, genetik, arkeolojik ve paleontolojik kanıtlarla desteklenmektedir. Araştırmalar, dilin, Homo sapiens'in Sahra Altı Afrika'da ortaya çıkışıyla eş zamanlı olarak, Orta Taş Devri'nde geliştiğini işaret eder.

Dil ve genetik ilişkisi üzerine yapılan çalışmalarda, FOXP2 geninin dil ve konuşma yeteneğinde kritik bir rol oynadığı keşfedilmiştir. Londra'da, aynı aileden birkaç kişide ciddi konuşma ve dil bozuklukları gözlemlenmiş ve bu durumun FOXP2 genindeki mutasyondan kaynaklandığı anlaşılmıştır.



Dil: Kültürler Arasındaki Köprü

   Dil, tıpkı yaşayan bir organizma gibi, topluluklar arasındaki etkileşimlerden etkilenir. Göçler, ticaret, savaşlar ve teknolojik gelişmeler, dillerin evriminde önemli rol oynar. Farklı dil konuşan topluluklar arasındaki temas, dillerin birbirinden etkilenmesine ve yeni dil özelliklerinin ortaya çıkmasına yol açar.

Örneğin, 1066'daki Norman İstilası, İngilizce üzerinde büyük bir etki bırakmıştır. Normanlar, İngiltere'yi fethettikten sonra Fransızca konuşuyorlardı. Bu durum, İngilizcenin Fransızcadan pek çok kelime ve dil yapısı ödünç almasına yol açtı. İngilizcenin kelime hazinesi ve dil yapısı bu etkileşimle zenginleşti.


Bir insanın ailesinin kültürünü yansıtması gibi, dil de bir topluluğun kültürel kimliğini yansıtır. Kültürel ve teknolojik değişimler, dile de yansır. Örneğin, dijital çağda tweet atmak, Google'lamak, selfie çekmek gibi ifadeler günlük dilimize girmiştir.


100 yıl önceki Türkçe ile günümüz Türkçesi arasında birçok kelime, dil bilgisi ve telaffuz farkı bulunabilir. Bu farklılıklar, yüzyıllar boyunca dillerin nasıl evrildiğini gözler önüne serer. Aynı dili konuşan iki topluluğun iletişimi koptuğunda, zamanla dilleri de farklılaşır. Uzak mesafeler ve iletişim eksikliği, dillerin çeşitlenmesine yol açan en önemli etkenlerden biridir. 

Bölgesel farklılıklar da dil çeşitliliğine katkıda bulunur. Aynı ülke sınırları içinde bile farklı ağızlar, şiveler ve lehçeler gelişebilir. Ancak bu farklılıklar genellikle konuşma dilinde gözlemlenir; yazı dili ise genellikle standart kalır.


Bugün dünya üzerinde 7 binden fazla dil konuşulmaktadır. Her biri, farklı kültürleri ve tarihleri yansıtan, insanlığın ortak mirasının eşsiz parçalarıdır. Biz bu yazıda yalnızca, dillerin nasıl doğduğuna ve evrimini etkileyen unsurlara dair bir bakış sunduk. Ancak bu konu, keşfedilmeyi bekleyen daha birçok sırrı barındırmaya devam ediyor.

Yazar: Buse Saraç (Tapu ve Kadastro 2. Sınıf öğrencisi)